‘ABD, Suriye için adı konulmamış bir Irak modeli düşünüyor’
16:05 03.06.2025 (güncellendi: 12:37 05.06.2025)
Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay'a göre ABD'nin Ankara büyükelçisi Tom Barrack'ın ana hedeflerinden birisi, Türkiye ve İsrail ilişkilerini düzeltmek. ABD'nin YPG/SDG üzerinden Irak modelini sahaya sürmek istediğini kaydeden Atabay, Türkiye ve ABD arasında bu konuda ayrılığın sürdüğünü de sözlerine ekledi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack NTV’ye verdiği röportajda gündeme ve Türkiye’ye dair açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın “çok iyi bir ilişki içinde olduğunu söyleyen Barrack, “Bu Başkan’ın Türkiye ile, Cumhurbaşkanı’nız ile kurmak istediği ilişki farklı bir ilişki, stratejik değil, olay odaklı değil, işlemsel değil, Amerika’nın Avrupa’ya savunma amaçlı emir vermediği farklı bir düzeye yükseltiyor, bambaşka bir düzey... Türkiye için dünyanın en etkili bölgesi haline gelen bir bölgede en etkili olabileceğiniz bir pozisyona sahip olduğunuzu söylüyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da dün gerçekleşen Rusya-Ukrayna görüşmesine ilişkin “Toplantıda alınan kararların etkili ve güvenlik garantili olduğu anlamlı bir toplantı olması gerekiyor” diyen Barrack, “Artık Başkan Trump sabrının sonuna geldi, o çok sabırlı biri diyemezsiniz. Türkiye’nin şu anda müdahale edip ve operasyonel sorunları ortadan kaldırmasıyla liderler arasında zirve noktasında en tepede bir görüşme olabilir. Ve bu konuyu herkes için çözebiliriz diye düşünüyorum” dedi.
Barrack, Suriye’de geçen aralıkta Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından bu ülkede bulunan sekiz üssün sırasıyla beş ve üçe düşürüldüğünü, hedeflerinin bir üs dışında diğer tüm askeri üslerin kapatılması olduğunu söyledi. Ayrıca Amerikan basını ve İngiltere merkezli Suriye İnsanhakları Gözlemevi (SOHR), ABD güçlerinin Suriye’nin doğusundaki Deyrizor vilayetinde bulunan iki büyük askeri üsten çekildiğini bildirdi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack, verdiği mülakatta Suriye’deki ABD varlığına ilişkin de açıklamalarda bulundu. Ortadoğu’daki tarihsel anlaşmazlıkların ve karışıklıkların Batı’nın, Doğu’nun geleceğini dikte etmeye çalışmasından kaynaklandığını dile getiren Barrack, “Bugünkü Suriye politikamız son 100 yıldaki Suriye politikasına yakın olmayacak, çünkü bunların hiçbiri işe yaramadı” dedi. Terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye kolu SDG’nin Washington için “önemli bir müttefik olduğunu” söyleyen ABD elçisi, “Onları yeni Suriye hükümetine entegrasyona yönlendirmek çok ama çok önemli” ifadesini kullandı. Barrack, Suriye’deki ABD askerleriyle ilgili olarak da, “Askeri üslerimizin azalması da gerçekleşti. (ABD üs sayısı) 8 üsten düştük, 5, 3 ve sonunda 1’e düşecek” dedi.
Suriye'yi "ticarete yönelik bir tuval" olarak tanımlayan Barrack, "Burada Türk şirketleri, Körfez’den gelen para, İsrail’den gelen yaratıcılık, yani mümkünse yeni bir aşiret dışı deneyim de işbirliği yapabilir" diye konuştu. Barrack, ayrıca Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) ABD'nin müttefiki olduğunu vurguladı ve şunları kaydetti:
"Bu doğru ya da yanlış demiyorum. Ancak mesela Balfour Deklarasyonu'ndan başlayalım. Yahudi nüfusu için yeni ve özgür bir bölge yaratmanın yolunu bulmaya çalıştılar. Sonrasında Sykes-Picot'ya evrildi ki bunda da biliyorsunuz bir İngiliz ve bir Fransız bir araya gelip inanılmaz aşiret ve dinsel hiziplerin olduğu bir bölgeyi alıp Osmanlı İmparatorluğu'nu bölmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Osmanlı İmparatorluğu için işleyen bir sistem vardı ama aşiretler, dinler varken bunların etrafını yapay sınırlar çizemezsiniz. Ama Sykes-Picot bunu yaptı."
Konuşmasının devamında Sevr Anlaşması ve Lozan Anlaşması'nı da işaret eden Barrack, "Tabii ki Kürtlerle ilgili olan bir dizi başka aksiliğe yol açtı. Çünkü Batı herkese aynı toprakları 3 farklı zamanda vaat etmişti. Bu kafa karışıklığı nereden ortaya çıkıyor, bu karışıklık batının doğunun geleceğini dikte etmesinden dolayı ortaya çıkıyor. Çünkü doğuda fosil yakıtlar vardı ve bizim de fosil yakıta ihtiyacımız vardı yani amaç buydu" ifadelerini kullandı. Suriye'deki duruma da değinen Barrack, "Herkes için bir tuvaliniz var, yeni bir ticari alan olarak önümüzde bir tuval var. Burada Türk şirketleri, Körfez’den gelen para, İsrail’den gelen yaratıcılık, yani mümkünse yeni bir aşiret dışı deneyim de işbirliği yapabilir" diye konuştu.
Suriye'deki duruma da değinen Barrack, "Herkes için bir tuvaliniz var, yeni bir ticari alan olarak önümüzde bir tuval var. Burada Türk şirketleri, Körfez’den gelen para, İsrail’den gelen yaratıcılık, yani mümkünse yeni bir aşiret dışı deneyim de işbirliği yapabilir"diye konuştu.
ABD’nin Ankara büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın açıklamalarını ve Amerika’nın 47. Başkanı Donald Trump’ın Suriye politikasını, Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay ile konuştuk.
‘Trump, geriye baktığında Ortadoğu denkleminde ABD’nin Çin’e angajmanında bir pranganın kalmasını istemiyor’
Ünal Atabay’a göre Trump, Çin’e odaklanmadan önce Ortadoğu’da ABD’nin içinde bulunduğu tüm meseleleri halletmek istiyor:
“Amerika Birleşik Devletleri, Ortadoğu’ya yönelik stratejik çıkarlarında, Trump’ın iktidara gelişiyle yeni bir döneme girdi ve şimdi bir dizayn peşinde. Birinci Trump döneminde de Arabistan’dan başlayan ilk gezisinde, dünya küresi üstüne elini koyarak yeni dünya düzeninde çıkış rampası olarak gördüğü Ortadoğu’yu işaret etmişti. Yine Ortadoğu’da Trump’ın gözleri Suriye üstünde. Çin’e odaklı elbette bunu biliyoruz ama Çin’e odaklanmadan önce Ortadoğu’da dizaynın ve istikrarın sağlanmasını istiyor. Trump, geriye baktığında Ortadoğu denkleminde ABD’nin Çin’e angajmanında bir pranganın kalmasını istemiyor. Bu açıdan Ortadoğu’ya bakışı bu çerçevede ele alınabilir.”
‘ABD, Türk-İsrail ilişkilerini Suriye üzerinden sağlıklı bir zemine oturtmak istiyor’
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın açıklamalarının üç ana başlıkta ele alınabileceğini vurgulayan Emekli Kurmay Albay Atabay, özellikle ABD’nin Türkiye ve İsrail ilişkilerine önem vereceğini belirtti:
“ABD’nin Ankara büyükelçisi Tom Barrack’ın aynı zamanda Suriye’den sorumlu özel temsilci olarak görevlendirilmesi, Türkiye açısından önemli. Bunu arka planını belki önümüzdeki günlerde daha derinlemesine göreceğiz ama üç başlık altında bunu inceleyebiliriz. Öncelikle Türkiye-İsrail ilişkilerini Suriye üzerinden sağlıklı bir zemine oturtmak istiyorlar. Türkiye’nin Suriye sahasında, ulusal güvenliğine etki edecek gelişmelere karşı yakın işbirliği sağlamak. ABD’nin böyle bir dengeleme arzusu olabileceği gibi, Türkiye’den bir hamle gelmesi endişesi taşıyor olabilirler. Türk dünyası ve Arap dünyası arasında, Suriye’yi bir denge alanında tutmak. Bu üç ana başlık düşünüyorum. Neticede Türkiye’nin Suriye’nin dizaynında, Amerika’nın koordinatörlüğünde, Türkiye’de oluşturulan bir üs gibi düşünülebilir. Veya Türkiye’nin Suriye sahasındaki beklentilerini daha iyi anlamak ve Amerika ile işbirliğini kolaylaştırmak gibi bir hedef olduğu anlaşılıyor. Türkiye’deki büyükelçinin bu maksatla görevlendirilmesi bu şekilde okunabilir.”
‘Uygur savaşçılarla ilgili çözüm ABD’nin ve Çin’in ortak çıkarı oldu’
Suriye’deki Uygur savaşçıların Suriye ordusuna entegre edilmesi ve 84. Tümenin kurulması konusunun ABD’nin ve Çin’in ortak çıkarı olduğunu ifade eden Ünal Atabay, şunları kaydetti:
“Bu ülkeler stratejik çıkarlarını sahada uygularken, bizim kendi değerlerimiz dışında, tahmin edemediğimiz ölçeklerde davranış biçimleri sergiliyorlar. Daha önce El-Kaide gibi örgütlerle işbirliği tutarken sonra terörist ilan ediyorlar. Veya terörist ilan ettiklerini daha sonra işbirlikçi veya müttefik olarak tanıtabiliyorlar. Ulusların veya devletlerin çıkarlarında, bunlar çok doğal. Tabii ki bunların geçmiş tarihte de örnekleri var. Kimileri ‘Ne var, yapılıyor’ diyebilir. Fakat biz Türk olarak, Türk tarihinin geçmiş devlet yapısı ve değerler tarihi üzerinden bakınca bize çok hoş gelmiyor. Ahlaki değerleri, ulus bilincimizle okumaya çalıştığımız için bu tür stratejik hamleleri ve şeytanlıkları anlamakta zorlanıyor olabiliriz. Amerika’nın YPG tutumu ve davranış biçimini inanın 2014’ten beri yapılan yorumlar çok fazla. Çünkü herkes el yordamıyla Amerika’nın burada yapmak istediğinin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Anlayan da var anlamayan da var. Çünkü bu bizim değerlerimizin ötesinde. Uygur savaşçılar var üç bin-beş bin civarında. Türkistan İslam Partisi mensubu bunlar. El-Kaide tabanlı veya bunlarla iltisaklı cihatçı bir örgüt. İdlib merkezinde çok uzun süre bulundular. Hatta bize de orada tehdit oluşturdular. Hepimiz biliyoruz bunu. Ama şimdi Amerkilılar da bunların çıkarılmasını istedi. Suudi Arabistan’daki görüşmelerde şart koşuldu. Ama şimdi görüyoruz ki 84. Tümen bünyesinde bunları tekrar istihdam ediyorlar. Başkaları da olacak muhtemelen, başka silahlı gruplar da var. Çin bunların Suriye sahasından çıkmasını da istemiyordu. Çünkü Çin’e döndükleri zaman orada tehdit oluşturacaklardı. Çin, Ahmed eş-Şara ile serbest bölge ticaret anlaşması imzaladı. Önemli bir yatırım da yapacak Çin Şam’ın kuzeyine. Çin ile bu şekilde bir angaje var. Bir taraftan Amerika’nın da Suriye ile angajesi var. Batı ve Amerika’nın istediği, Uygur savaşçılarının El Kaide’ye veya IŞİD’e angaje olmalarının önüne geçmekti. Tümene dahil edilmeleri Batı’nın çıkarı oldu. Çin’in çıkarı ne? Ticaret yapacak. Bu yüzden bu savaşçıların Çin’e dönmesini istemiyorlar. Yani ABD ve Çin, ortak çıkarda buluşmuş oluyor. El-Kaide tabanlı Uygur savaşçılar bundan istifade ederek Suriye’de yerleşik oluyor. Dünya bu şekilde.”
‘ABD, Suriye için adı konulmamış bir Irak modeli düşünüyor’
Tom Barrack’ın açıklamalarının özellikle YPG konusunda ABD’nin politikasını açıkça ifade ettiği değerlendirmesinde bulunan Emekli Kurmay Albay Atabay, Amerika’nın Suriye’nin kuzeydoğusu için adı konulmamış bir Irak modeli düşündüğünü aktardı:
“ABD Ankara büyükelçisi Tom Barrack’ın ifadelerinin arkasında çok derin anlamlar var. Ama Amerikalılar bu şekilde söylemlerde bulunurlar fakat saha uygulamasına geçince başka modeller peşinde de koşabilirler. En azından bu şekilde söylemleri ortaya atarak, Türkiye’nin ve kamuoyunun tepkisini analiz edip bu refleksleri tekrar değerlendiriyorlar ve bir model çizmeye çalışıyorlar. Böyle bir alışkanlıkları var. Bu açıklamalar üstünden tepkileri ve tartışmaları değerlendirmek isteyeceklerdir. Lozan bizim için tartışılamaz. Tartışmaya bile açmayız. Geçenlerde içeride de bazı kesimler buna değindi. Lozan, Türkiye’nin tapusu. Buna değinmeye bile gerek yok. Kamuoyunda sert bir refleks var. Kürtler ve Türkler arasında da bir arada yaşama sorunu yok. Anayasa çerçevesinde yasal haklar herkes için sağlanıyor. Zaten anayasanın içeriği Türk, Kürt vs. şeklinde değişirse bu bölücü bir anayasaya dönüşebilir. Bu başka bir konu. Tuval meselesi de Suriye ile ilgili. Tuval, adım adım ve sabırla yapılır. Coğrafyada tuval benzetmesi ile taşların sabırla döşendiği mesajı veriliyor olabilir. YPG meselesine gelirsek eğer Suriye sahasında Türkiye’nin YPG’ye bakışı ve tepkisi ortada. Türkiye, YPG’yi tehdit olarak algılıyor ve Amerika bunu istemiyor. Türkiye bu konuda Amerika ile çelişiyor. ABD, YPG’yi tuval denilen safhadan geçirmek suretiyle yeni bir formata oturtmak istiyor. Şam ile YPG arasında entegrasyon üzerinden, tanımlanmayan ama Irak modeline benzer bir idari yapılanmayı şekillendirmek istiyor ABD. Bu tabii açıkça ifade edilmiyor. Erkenden bu sözler söylendiği zaman önünün kesilmesi gibi bir durum olabilir. Alıştıra alıştıra sahada bu dizayn ediliyor. Bu stratejiyi görebiliyoruz. İsrail noktasında da Amerikalılar Suriye’nin, İsrail ile Türkiye’nin ilişkilerini sağlamlaştırma yahut uzlaşlaştırma sahası olarak kullanılmasını öngörüyor. Önümüzdeki dönemde belki de Suriye ve İsrail arasında bir İbrahim Anlaşması imzalanabilir. O zaman aynı şekilde Türkiye ile İsrail arasında da orta noktada buluşacak bir anlaşmaya gidecek bir dizayn oluşturmak istiyorlar. Bu noktada ABD, YPG/PKK’yı garanti altına almak istiyor. Silahı, lojistiği ve finansı sağladılar YPG’ye. Entegrasyonu da YPG onaylıyor. Burada bir ‘ama’ var. Silahlı gücünü muhafaza etmek koşuluyla savunma bakanlığına monte edilmiş olacaklar. Yani Irak’taki Barzani modelini kurmuş olacaklar. ABD’nin yürüttüğü plan ilerliyor.”
‘İsrail ve İran arasındaki çatışmanın olmasının açıkçası Türkiye’nin çıkarlarına uygun olmadığını düşünüyorum’
Barrack’ın “ortak düşman” vurgusuyla İran’ı kastediyor olabileceği yorumunu yapan Ünal Atabay, Türkiye’nin İsrail-İran çatışmasına temkinli yaklaşması gerektiğini belirtti:
“Ortak düşman meselesi dikkat çekici bir ifade. İlk etapta İran’ı algılıyoruz. İran’ın dışında bunların kafasında başka düşmanlar da olabilir. Bunu bilemiyoruz. Şu da var: Eğer İran, ortak düşmansa, o zaman Irak da düşman olur. Irak sahasında İran’ın çok büyük etkisi var bugün. Irak üzerindeki İran etkisini bir kenara koyamayız. O zaman birlikte değerlendiriliyor. Bu düşmanlara karşı kimle beraber hareket etmek isteyecekler? Irak, Suriye ve İran’daki Kürtleri kullanmak isteyebilirler. Bir taraftan İran’ın da YPG ile angajmana girdiğini iddia edenler var. ABD, YPG’yi dizayn etmeye çalışıyor. İran’ın da bu yönde hamleleri olduğuna dair iddialar var. İran-İsrail mücadelesinin sahada kendisine yeni bir alan açmaya çalıştığı görülüyor. İran ve İsrail arasındaki çatışma, Türkiye’nin çıkarlarına ters düşüyor. Güvenliğine ters düşüyor. Belki insanlar, ‘İran’ın molla rejimi gitsin’ diyor olabilir. Bu siyasal başka bir bakış açısı. Ama oradaki ülkenin kendisini savunma kabiliyeti veya bölgesel etkisi üzerindeki bir çatlama; yahut İran’ın etkisiz hale gelmesi, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını ve Türkiye’nin bölgesel etkisini de etkiler. Bu açıdan bakmak lazım. ‘İsrail’in hamleleri ve İran’a etkisi bizi ne kadar ilgilendiriyor?’ diye bakmamak lazım. Stratejik arka planı okumamız lazım. İsrail ve İran arasındaki çatışmanın olmasının açıkçası Türkiye’nin çıkarlarına uygun olmadığını düşünüyorum. Suriye sahası, baş ağrısı olmaya devam edecek. Bu saha Türkiye, İsrail, İran, Arap dünyası, ABD, Fransa ve AB’nin içinde olduğu bir satranç tahtası gibi. Herkesin kartları var, herkes sırayla kartlarını açmaya çalışıyor. Suriye’de çok bilinmeyenli bir denklem var. Biz iç savaşla birlikte doğrudan Suriye’nin içinde olduk. Tom Barrack bu açıdan da Türkiye’yi seçmiş olabilir. Kimse bu bölgede Rusya’nın çıkarlarını göz ardı edemez tabii ki. Türkiye, küresel aktörlerle birlikte Suriye’ye bakış açısını değiştirme ihtiyacı duyuyor gibi görünüyor.”